Page Nav

HIDE

Grid

GRID_STYLE
FALSE

Hover Effects

TRUE
TO-LEFT
HIDE_BLOG

Sayfalar

YaÅŸam Psikolojisi

{fbt_classic_header}

Header Ad

Son yazılar:

latest

Ads Place

Sakin bir hayat, Alzheimer riskini artırıyor

Erken emekli olacağım, domates yetiştireceğim diye kırsal yörelere gitmemek gerekiyor! Uzmanlar uyarıyor: Bu durum sosyal izolasyon ve beyin...

Erken emekli olacağım, domates yetiÅŸtireceÄŸim diye kırsal yörelere gitmemek gerekiyor! Uzmanlar uyarıyor: Bu durum sosyal izolasyon ve beyin uyarımı üzerinden Alzheimer riskini yan bir faktör olarak artırabiliyor. 

Alzheimer’ın yaÅŸlanmaya baÄŸlı bir hastalık olmadığını vurgulayan Prof. Dr. OÄŸuz TanrıdaÄŸ, Alzheimer’de içe dönük bir yaÅŸam tarzının, kendini uyaranların dışında tutmanın, gündelik hayatta hep alışılmış rutin ÅŸeyleri yapmanın sakıncalı olduÄŸuna dikkat çekiyor.

Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Başkanı ve NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Oğuz Tanrıdağ, Alzheimer hastalığının erken tanısına ilişkin önemli bilgiler paylaştı.

Alzheimer, sondan başa doğru tanımlanan bir hastalık

Alzheimer hastalığının sondan baÅŸa doÄŸru tanımlanan bir hastalık olduÄŸunu belirten TanrıdaÄŸ, “Sondan baÅŸa tanımlanan bütün hastalıklar gibi, çözümünde zor yıllar yaÅŸanmaktadır. Alzheimer, bu hastalıktan ölen bir hasta üzerinde otopsi yöntemiyle tanımlanmıştır. Otopsi yöntemiyle tanımlanan bir hastalık, ilk defa ister istemez tanı yöntemi olarak otopsiyi ön plana getirmiÅŸtir ve bizim yetiÅŸtiÄŸimiz yıllar da dahil olmak üzere klasik kitaplarda ‘Alzheimer hastalığının kesin tanısı, patolojik bulguların elde edilmesi ile konur’ diye hala bir anlayış söz konusudur. Bu durum iÅŸleri zorlaÅŸtıran, belki de imkansız hale getiren bir konudur. Benim düşünceme göre, her gün gündelik hayatımızın içinde yanlarından geçtiÄŸimiz, karşılaÅŸtığımız, konuÅŸtuÄŸumuz insanların bir bölümü, Alzheimer riski yönünden diÄŸerlerinden ayrılmaktadır” dedi.

Hastalık ortaya çıkmadan önlem alınmalı

“Alzheimer risk gruplarının tanınması, kendi üzerimizdeki risklerin anlaşılması ve risklerden yola çıkılarak hastalık ortaya çıkmadan tedbir alınması son derece önemlidir” diyen TanrıdaÄŸ, “Hastalığın son evresinde beyinde ortaya çıkan patolojik bulgulara mutlaka rastlayacağız ve onları elde edeceÄŸiz diye normal bir çaba gösterilirse bu önemli bir zaman kaybı olabilir. Benim bakış açıma göre, Alzheimer hastalığı oldukça geç tanı konan bir hastalıktır ve klinik erken tanı diye bir ÅŸey eÄŸer söz konusuysa bu bile orta evrelerin hastalık olarak tanısıdır. Yani klinik anlamda Alzheimer hastalığının erken tanısı diye bir ÅŸey yoktur” dedi.

Alzheimer’ın ilk patolojik bulguları: Unutkanlık, ajitasyon ve paranoya

Alzheimer teÅŸhisi konulan ilk hastanın 51 yaşında hastalık teÅŸhisi konulan ve 5 yıl sonra ölen Augusta Deter isimli bir kadın olduÄŸunu belirten Prof. Dr. OÄŸuz TanrıdaÄŸ, bu hasta ile ilgili patolojik bulguların unutkanlık, ajitasyon ve paranoya olduÄŸunu ifade ederek “Doktoru 5 yıl boyunca hastasını takip etti, ölüm haberi gelince hastanın beynini istedi ve kendisiyle birlikte çalışan laboratuvar arkadaÅŸlarıyla beraber nöropatolojilk çalışma yaptı ve nöropatolojik bulguları buldu. Bu üç yakınma, aslında hastanın sadece nöroloji hastası olmadığını ortaya koydu. Alzheimer hastalığı tanımlanmadan önce bu hastalar psikiyatri hastası olarak kabul ediliyordu. Bu durum, bu hastaların sadece psikiyatri hastası da olmadığını ve nöropsikiyatri hastası olduÄŸunu bize gayet açık bir ÅŸekilde gösteriyor” dedi.

Alzheimer yaşlanmaya bağlı bir hastalık değildir

Ä°lk kez 1906 yılında yani 113 yıl önce tanımı yapılan Alzheimer hastalığı ile ilgili dünyada yaklaşık 70 yıl boyunca hiçbir ÅŸey yapılmadığını belirten Prof. Dr. OÄŸuz TanrıdaÄŸ, “Alzheimer hastalığı, ABD BaÅŸkanı Ronald Reagan’ın televizyona çıkıp ‘Doktorlar bana Alzheimer teÅŸhisi koydu’ demesinden sonra ve ayrıca ‘Beyin 10 Yılı’ denilen 1990-2000 yılları arasındaki 10 yılın Baba Bush tarafından ilan edilmesinden sonra yeniden gündeme gelmiÅŸ ve bugünkü çalışmaların temeli, o yıllardan sonra yapılmıştır. Yani 20. yüzyıl tarihi içinde tanımlanan bir hastalık, 70 yıl boyunca unutulmuÅŸtur. Hastalık konusunda hiçbir dikkat sarf edilmemiÅŸtir. Hastalığın tanındığı yıllarda hastanın yaşı 51’di ve 56 yaşında ölen bir hastaydı. Yani Alzheimer’ı yaÅŸlanmaya veya yaÅŸlılığa baÄŸlayanlar, bu veri üzerinde durmalıdır. Alzheimer, yaÅŸlanmayla bire bir nedensellik iliÅŸkisi içerisinde olmayan, etkilem düzeyinde yaÅŸlanmadan etkilenen ve baÅŸka risk faktörlerinin de iÅŸin içine girmesiyle yaÅŸlanmanın patolojik hale dönüştüğü bir hastalıktır.51 yaşında baÅŸlayan bir hastalığın, daha sonraki yıllarda genetik faktörlerle 30’lu yıllarda bile baÅŸladığı gösterilmiÅŸtir” dedi.

Klinik öncesi dönem araştırılmalı

Prof. Dr. OÄŸuz TanrıdaÄŸ, normal bir beyinden ileri derecede Alzheimer’lı bir beyine kadar nöropatolojik evrelerin bulunduÄŸunu belirterek “Nöropatolojik evrelerden klinik öncesi evreler var ve klinik evreler var. Demek ki erken tanı, klinik öncesi konulacak. Klinik öncesi dönem araÅŸtırılacak. Klinik evrelere geçtiÄŸi zaman biz ne kadar erken tanıdan bahsedersek edelim erken tanı olmayacak, üzerinden zaman geçmiÅŸ olacak. Klinik erken tanı, hastalık açısından gecikmiÅŸ bir tanıdır. Klinik erken tanı, MCI aÅŸamasında orta dereceli, demans aÅŸamasında ağır dereceli hastalık dönemine denk düşer. Gerçek anlamı ile klinik erken tanı yoktur. Erkenin de erkeni vardır” dedi.

Alzheimer hastalığının nedeni yaşlanma değildir

Alzheimer hastalığında risk fakörlerine dikkat çeken Prof. Dr. OÄŸuz TanrıdaÄŸ, “Eski anlayış, ‘Ä°nsanlar yaÅŸlanınca bunarlar’ görüşüne sahipti. Onları mazur görüyoruz çünkü hiçbir tanı yöntemleri yoktu. Kültürel faktörler vardı. Ä°nsan ömrünün uzaması, sosyo-ekonomik ÅŸartların düzelmesi, yaÅŸam kalitesinin yükselmesi, hayatın uzamasıyla sonuçlandı. Dolayısıyla hastalığın yükü ileri yaÅŸlarda daha belirgin hale gelmeye baÅŸladı. Alzheimer hastalığının nedeni, yaÅŸlanma deÄŸildir. YaÅŸlanma bir etkendir, bsaÅŸka etkenlerke birleÅŸtiÄŸi zaman ortaya çıkan bir etkendir. 90 yaşına geldikleri halde Alzheimer’ın baÅŸlangıcını bile göstermeyen insanlar vardır ve bugün o insanlara süper yaÅŸlılar diyoruz. Risk gruplarına yönelmeliyiz. Önce kendi ailemizden ve yakınlarımızdan baÅŸlamalıyız. Bazı insanlar ailelerinde Alzheimer görüldüğü için eskiden çok daha fazla baÅŸvuruda bulunuyordu ve kendi risklerinin araÅŸtırılmasını istiyorlardı. Ä°nsanlardan bazıları genetik testler yaptırmak istiyorlar. Bu olanak var. Ä°nsanların yaÅŸam tarzı önemli. YaÅŸamlarını nasıl geçirdikleri önemli. YaÅŸamın içinde gizli olan risk faktörleri var” dedi.

Down Sendromu-Alzheimer iliÅŸkisi

Genetik araÅŸtırmaların Down Sendromu ile Alzheimer arasında bir önemli bir genetik ortaklık bulunduÄŸunu belirten TanrıdaÄŸ, “Down Sendromu ile doÄŸanlar erken Alzheimer’a yakalanırlar. Alzheimer patolojik bulguları 30-40 yaÅŸları arasında bunların beyinlerinde ortaya çıkar. Demek ki çok boyutlu zamana yayılması gereken bir faktördür” dedi.

Kadınlarda daha sık görülüyor

“Alzheimer hastalığı, kadın hastalığı deÄŸil ama kadınlarda öncelikle görülen, 3’te 2 oranında görülen bir hastalık” diyen Prof. Dr. OÄŸuz TanrıdaÄŸ, “Bunun nedenleri olabilir, üç neden ayırdedebiliyoruz. Bir tanesi; kadınlar erkeklerden en az 10 yıl daha fazla yaşıyor. Ä°kinci neden; kadınlarda depresyon daha sık görülebiliyor. Kronik depresyon, Alzheimer riskini en az ikiye katlayan bir risk faktörüdür. Üçüncüsü de ostrojen azalması ve depresyonu üzerinden beyni güçlü bir uyarıcı hormon olan ostrojenin yokluÄŸunda Alzheimer riski daha da fazla artıyor” dedi.

Beyin check-up’ı yapılmalı

Erken teÅŸhiste beyin check-up’unun önemine iÅŸaret eden Prof. Dr. OÄŸuz TanrıdaÄŸ, “Beyin check-up’ı NPÄ°STANBUL Beyin Hastanesi’nde rutin olarak yapılmaktadır. Sonuçları, erken tanı kavramını mümkün olduÄŸu kadar erken safhada ortaya çıkarmaktadır. Erken tanıda PET BT denilen tanı yöntemleri de kullanılmaktadır. Yani yapısal olarak MR veya benzeri tekniklerde henüz ortaya çıkmamış deÄŸiÅŸimleri, metabolik yönden ortaya çıkaran bir tetkiktir. Onun için gerçek anlamda bir beyin check up’ından bahsediyorsak, onu da içine katmalıyız. Bu araÅŸtırmaları yapmalıyız. Sadece ‘Ben hasta mıyım?’ diye soranlara deÄŸil, belli bir yaÅŸ grubunun ötesine geçmiÅŸ kiÅŸilere tarama tarzında yapılabilir” önerisinde bulundu.

İçe kapalı yaşam tarzından uzak durulmalı

Prof. Dr. OÄŸuz TanrıdaÄŸ, Alzheimer’dan korunmada yaÅŸam ÅŸeklinin önemine iÅŸaret ederek “İçe dönük, içe kapalı bir yaÅŸam tarzı, sosyal olsun ailesel olsun, kendini uyaranların dışında tutmak, gündelik hayatında hep alışılmış rutin ÅŸeyleri yapmak ve bir yandan da yaÅŸlanmak, risk unsuru olarak devreye giriyor. Dolayısıyla kronik depresyondan sakınmak lazım ve tedavi ettirmek lazım. Bazı insanların inandığı gibi, ‘erken emekli olacağım, domates yetiÅŸtireceÄŸim’ diye kırsal yörelere gitmemek gerekiyor. O da sosyal izolasyon üzerinden, beyin uyarımı üzerinden Alzheimer riskini yan bir faktör olarak artırabilir. Kafa travmaları ve düşmelerden korunmak gerekiyor. Belli bir yaşın üzerinde tekrarlayıcı genel anestezi almak konusunda dikkat edilmeli, acil durumlar dışında 60 yaşından sonra genel anestezi almamak gerekiyor” diye konuÅŸtu.

✎ Mutfağınızın olmazsa olmazı her ürün Karaca’da!
Sosyal Sorumluluk Projesi

Hiç yorum yok

Sorunlarınızı ve yorumlarınızı bekliyoruz.

Ads Place